Mezhepler
KATOLİK, ORTODOKS VE PROTESTANLAR ARASINDAKİ FARKLILIKLAR NELERDİR? Hristiyanlığın en büyük mezheplerini oluşturan Katolik, Ortodoks ve Mesih İnanlıları (İncil'e dayalı Protestanlık) arasında var olan ayrıcalık ve farklılıklar acaba nelerdir? Hangi konularda ve neden birbirlerinden ayrılırlar? Bu ayrılıkların ortadan kaldırılıp bunların tek bir kilise haline gelmesi mümkün müdür? Şüphesiz sizler de bu soruları kendi kendinize sormuş ve bunların yanıtını merak etmişsinizdir. Bu çalışmamızda işte bu sorulara Kutsal Kitap‘ın ışığında bir açıklık getirmeye çalışacağız. Hemen belirtelim ki bizlerin İncil‘e dayalı Protestan veya Mesih İnanlıları olarak bu yazıyı yayımlamasının başlıca amacı herhangi bir kiliseyi kötülemek veya aşağılamak değil ama yalnızca kapalı kalan birçok Kutsal Kitap gerçeklerinin açığa çıkmasını sağlamaktır. Katolik ve Ortodoks Arasındaki Farklılıklar Nedir? Gerçekte Katoliklerle Ortodokslar arasında çok büyük bir farklılık yoktur. Temelde her iki kilise de bazı ufak öğretisel (teolojik) ayrılıkların dışında hemen hemen aynı öğretisel çizgiyi takip ederler. Bu iki kilise arasında var olan farklılıklar daha fazla bölgesel ve kilisenin yönlendirilişiyle ilgili farklılıklardır. Hıristiyanlık içinde en yaygın ve en fazla üyeye sahip olan Katolik kilisesinin kuruluşu iddiasına göre bizzat İsa Mesih ve resulleri (özellikle Petrus ve Pavlus) tarafından olmuştur. Katolik kilisesi başlangıçtan bu yana sadık ve kesintisiz bir şekilde resullerin öğreti ve uygulamalarını devam ettirdiklerini iddia ederler. ‘‘Katolik‘‘ kelimesi ‘‘evrensel‘‘ demektir. Kilisenin yönetim merkezi Roma‘da olup evrensel boyutlu olduğundan bu kilise ‘‘Roma Katolik Kilisesi‘‘ adıyla bilinir. Bu kilisenin başında öleceği güne dek seçilip, Mesih‘in görünür temsilcisi olarak kabul edilmiş bulunan ve Vatikan Roma‘da yaşayan Papa bulunur. KATOLİK ve ORTODOKSLARIN BİRBİRLERİNDEN AYRILMALARI Bilindiği gibi ilk Hıristiyan kilisesi Pentikost günü Mesih tarafından vaat edilen Kutsal Ruh‘un inanlılar üzerine gelmesiyle Yeruşalim‘de kuruldu. Fakat Yeruşalim‘in M.S. 70‘de Romalılarca harap edilmesinden sonra baskılar nedeniyle, bu kiliseler başka bölgelere Avrupa‘ya, yani batıya kadar yayıldı (Elçilerin İşleri 1:8). O zamanlarda dünyada egemen olan politik güç Roma imparatorluğuydu. İlk üç yüzyıl boyunca Hıristiyanlar çeşitli ağır baskılara maruz kalmışlardı ama dördüncü yüzyılın başlarında (M.S. 312/3) Hıristiyanlığa dönen Roma imparatoru Konstantin‘in emriyle Hıristiyanlara tam bir özgürlük sağlanmış ve böylece baskılar durmuş oldu. M.S. 395‘de ise Roma imparatorluğu Doğuda Konstantilop (İstanbul) ve Batı‘da da Roma şehirleri başkent olmak üzere ikiye ayrıldı. Yozlaşmaya başlayan Hristiyanlık güç ardına koşmaya başlayıp, Batılılar Roma‘nın, Doğulular da Konstantilop‘un dinsel merkez olması gerektiğini ileri sürmeye başladılar. Roma devletinin desteğiyle günden güne güçlenen Roma kilisesinin rahibi kendisinin elçi Petrus‘un halefi olduğunu, kilisenin tek evrensel şefi ve papası (babası) olduğunu bildirerek, Konstantilop patriğinin de onun yetkisini kabul etmesi gerektiğini ileri sürünce doğu kiliseleri buna karşı çıkıp birbirlerini afaroz ettiler ve bu şekilde 1054‘te Batı‘da Roma Katolik ve Doğuda da Ortodoks kilisesi oluşmuş oldu. Ortodoks kelimesi ‘doğru‘ anlamına gelip, doğru inanca veya görüşe sahip olan demektir. Papa‘nın yanılmazlığı ve evrensel yetkisinin kabul edilmemesinin dışında Ortodoksları Katoliklerden ayıran diğer birkaç nokta da şunlardır.
Bu farklılıkların dışında bu iki kilise diğer bütün konularda hemen aynı inanç sistemini paylaşmaktadır. Ortodoksların yoğun olduğu bölgeler doğu bölgeleridir. Ortodoks ve Katolikler arasında var olan bu ayrılık uçurumu tarih boyunca politik nedenlerden dolayı daha da derinleşti. Ama son dönemlerde Katolik kilisesi Ortodoksları yeniden kendi denetimine almak amacıyla çeşitli taktik ve atılımlarda bulunmuştur ve bu hala da devam etmektedir. İncil'e Dayalı Protestanlarla Katolik ve Ortodokslar Arasındaki Farklılıklar Nelerdir? Söylediğimiz gibi gerçekte Katoliklerle Ortodokslar arasında (Ermeni resuli, Süryani kadim, Kildani vs...) çok büyük bir farklılık bulunmamakta, temelde bu kiliseler hemen hemen aynı öğretisel çizgiyi takip etmektedirler. Bu üç kilise içinde öğreti ve uygulamalarıyla farklılığı hemen göze batan kilise Mesih İnanlıları veya İncili Protestanlarıdır. ‘Protestan‘ kelimesi ‘protesto eden‘ anlamına gelip, kurulu kiliselerin İncil‘den uzaklaşmış, İncil'e ters düşen öğreti ve uygulamalarını protesto ettiklerinden bu isim kendilerine verilmiştir. Katoliklerce uzun yıllar ‘‘sapkınlar‘‘ olarak ilan edilen Protestanlar, Vatikan II. Konsilinden itibaren ‘ayrı kardeşler‘‘ veya ‘‘kardeş kilise‘‘ olarak görülmeye başlanmıştır. Aralarında bulunan farklılıklara geçmeden önce Mesih İnanlılarının Katolik ve Ortodokslarla birlik içinde olduğu şu birkaç noktayı vurgulamamız şüphesiz yararlı olacaktır:
I. DAYANILAN YETKİ KONUSUNDAKİ FARKLILIK Katolik ve Ortodoks kiliseleri inanç ve uygulamalarının tespit edilmesi hususunda iki temel yetkiye dayanır. Bunlar Kutsal Kitap ve Kilise gelenekleridir . Kilise gelenekleri derken kilise babalarının öğretileri, Papa‘nın öğretileri, kilise konsillerinde alınan kararlar ve kilise tarihi boyunca kiliseye sokulan öğreti, örf ve adetler anlaşılmaktadır. Katolikler, Kutsal Kitap ve bu kilise geleneklerini eşit bir şekilde Tanrı sözü olarak benimsemektedirler. Vatikan 1 ve 2. Konsillerinde bu düşünce şöyle ifade edilmiştir:
Fakat buna karşıt olarak Protestanlar iki değil, yalnızca tek bir yetkiyi, yani Kutsal Kitap yetkisini kabul ederler . Konsillerin, geleneğin, kilise babaları veya öğretmenlerinin değerini her ne kadar kısmen takdir etseler de bunların asla Kutsal Kitap‘a eşdeğer bir yetki veya Tanrısal söz olarak kabul edilemeyeceğini vurgularlar. İşte Mesih İnanlılarını Katolik ve Ortodokslardan ayıran temel ve ana özellik budur. Eğer herhangi bir Katoliğe veya Ortodoksa neden dolayı buna veya şuna inanıyorsun diye sorulursa genelde alınan yanıt şöyle olur: ‘‘Böyle inanıyorum çünkü kilisemiz veya papazımız böyle öğretir‘ ‘ . Oysa aynı soru bir Mesih İnanlısına yöneltildiğinde O hiç tereddüt etmeden ‘ ‘böyle inanıyorum, çünkü Tanrı‘nın sözü Kutsal Kitap böyle öğretir‘‘ der. Kutsal Kitap‘ın yalnızca kilise tarafından anlaşılıp yorumlanabileceği düşüncesi de Kutsal Kitap‘a göre yanlıştır. Samimi bir şekilde, dua ile ve Kutsal Ruh‘un yardımıyla Kutsal Kitap‘ı okuyanlar onun kurtuluş mesajını kolaylıkla anlayabilirler (bkz. Yuhanna 20:31; 2.Tim.3:15-17). II. Meryem Ana'nın Kimliği ve Rolü Konusundaki Farklılık. Mesih İnanlılarını Katolik ve Ortodokslardan ayıran diğer önemli bir nokta da Meryem Ananın kimliği ve rolü konusudur. Katolikler ve Ortodokslar (Ermeni Apostolik Kilisesi, Süryani Kadim kilisesi vs...) Meryem Anayı adeta bir tanrıçaya dönüştürmüşlerdir. Ayinleri ve öğretilerinin merkezi neredeyse Mesih değil ama Meryem Anadır. Onun onuruna yapılan kiliseler, hac yerleri ve bayramların sayısı İsa Mesih‘inkinden daha fazladır. Kutsal Kitap ışığında Katolik ve Ortodoksların Meryem Ana konusunda düşmüş oldukları beş temel yanılgı kısa olarak şunlardır:
Mesih İnanlılarını Katolik ve Ortodokslardan ayıran diğer bir özellik de onların melek, Meryem ve azizleri şereflendirmeyip tapınmamaları ve yine tapınış yerlerinde onların resim heykellerini bulundurmamalarıdır. Mesih İnanlıları her ne kadar Mesih‘i gerçek Tanrı olarak görüp O‘na tapınsa da O‘nun insan eliyle yapılmış tasvir ve heykellerine kesinlikle eğilmez ve tapınmazlar. Yine her ne kadar genelde tapınaklarında haç bulundurulsa da asla haçı şereflendirmez veya onun önüne geçip dua etmezler. Haç, tapınak ve kitaplarında yalnızca Mesih‘in kurtarış sağlayan ölümünün bir sembolü olarak kullanılır. Kitaplarında kullanmış oldukları resimler de yalnızca eğitimsel amaçlıdır. Azizler konusundaki tutumları da Kutsal Kitap‘ta sözü edilen bu kutsal kişilerin yaşam tarzlarını ve imanlarını kendilerine örnek olarak görmekten öte geçmez (İbraniler 11). Meleklerin de görkemini kabul etmelerine rağmen asla onlara tapınmaz veya onları şereflendirmezler. Fakat Katolik ve Ortodoks kiliselerin bu suret ve heykellerin kullanımı sembol veya eğitimsel kullanımdan daha da öteye gidip, melekler ve azizler de için de olmak üzere özel bir şerefe ve tapınışa hedef olmaktadır. Örneğin son olarak yayınlanmış Katolik kilisesinin eğitim kitabı her ne kadar Tanrı‘ya sunulan tapınıştan daha aşağı derecede bir tapınış sunduklarını belirtse de Katolik kilisesi açık bir şekilde Mesih‘in, Meryem‘in ve azizlerin tasvir ve heykellerine tapınıp onları şereflendirmek gerektiğini öğretir (Catéchisme de l‘Eglise Catholique, Sayfa 308-309,536-537). Katolik kilisesi öncülerinden biri olan Akinalı Tomas açık bir şekilde ‘Mesih‘e tapındığımız gibi O‘nun haçına da aynı şekilde tapınırız‘ der ve ‘haça da dua yöneltilme‘sinden söz eder (Somme Théologique, cilt III, sayfa 253-270). Hatta bazı kiliselerde direkt olarak haça yöneltilmiş dualar vardır. ‘Ey Mesih‘in kanlı haçı vs... Bazı konsillerce kabul edilip bazılarınca da reddedilen resim ve heykellerin kiliselerde kullanılma uygulaması şiddetli tartışma ve itirazlardan sonra nihayet 16‘yüzyılda Trent Konsilinde bir iman maddesi olarak empoze edilmiştir. Yukarıdaki metin Mavi Kilise Internet sitesinden alıntılanmıştır. |
|